Evrim ve Abiogenez
1 sayfadaki 1 sayfası
Evrim ve Abiogenez
Biyolojik evrim dediğimizde bunun ne anlama geldiği üzerinde hepimizin anlaştığı bir tanım olması gerekli. Hayatla ilgili herhangi bir şeyin değişiminden nasıl etkilendiği üzerine bulanık bir kavram mı? Eğer biyolojik evrimin anlamı bizim için buysa o zaman bağımsız yaşayan organizmalar ortaya çıkmadan önceki bütün değişimleri de buna katmamız gerekli. Diğer taraftan, daha bilimsel bir evrim tanımı kullanırsak bazı biyolojik değişimler buna dahil olmayacaktır. Asıl soru hayatın ortaya çıkışı, veya abiogenez, evrimin bir parçası mı yoksa başka bir şey mi olduğudur.
Bence biyolojik evrimin biyolojide çok yararlı olduğunu kanıtlamış bilimsel bir tanımı var. Bu tanım (tanım gereği) canlı organizmaların popülasyonlarının varlığını gerektirir. Bu popülasyonların ortaya çıkışından önceki herşey açık bir şekilde önemli olsa da biyolojik evrim değildir. Şimdi, biz biyolojik evrimin bu tanımını canlılığı oluşturan ilk moleküllerin ortaya çıkışını da kapsayacak şekilde genişletebiliriz ama bu çözdüğünden daha çok soruna neden olacaktır. Ve de allellerin fekanslarındaki (görülme sıklığındaki) değişimler ile popülasyonların evrimini açıklayan yeni bir terime ihtiyacımız olacaktır.
Bir de işin politik yönü var. Bir çok insan biyolojik evrime inanmıyor. Onları evrimin, sürecin, gerçek olduğuna inandırmak isterim. Günümüzdeki organizmaların bundan milyarlarca yıl önce yaşamış olan bir ortak atadan evrimleştikleri de net bir bilimsel gerçektir. Bu olgular biyolojik evrimin benim temel olduğuna inandığım kavramlarını da kapsıyorlar. Bu noktada halkı eğitmek için bir şansımız var. Eğer insanlar ilk organizmanın tanrı tarafından yaratıldığına inanmak istiyorlarsa şimdilik bununla yaşayabilirim. Önceliklerimizi belirleyelim. İnsanlara biyolojik evrimi anlatmaya çalışırken onu, bence yanlış bir şekilde, hayatın ortaya çıkışı ile birleştirip kendimizi zora sokmayalım. O strateji daha başlamadan yıkılmıştır.
Bence “evrimin” bir çeşidi olan kimyasal evrim gerçekleşmiştir. Bu süreç ilk canlı hücrelerin oluşumuna katkı sağlamıştır. Kendi kendini eşleyen moleküller arasında bir tür seçilim olmuş olabilir ve moleküllerden bazılarının ortamda zenginleşmesi ile sonuçlaşan rastlantısal olaylar gerçekleşmiş olabilir. Bu iki süreç doğal seçilim ve sürüklenmeyi genetik algoritmaların onları taklit ettiği kadar ancak andırır. Bununla birlikte doğal seçilim (ve sürüklenme) için modern türlere uygulanan daha iyi bir tanımın olması yararlıdır. Bu tanım yararlı olabilmek için canlı organizma popülasyonlarına muhtaçtır. “Doğal seçilimin” tanımını kendi kendini eşleyen molekülleri de kapsayacak şekilde genişletmenin bir yararı yok. Eğer bunu yaparsak benekli güvenin ve Galapagos ispinozunun evriminin mekanizmasını açıklayan yeni bir terime ihtiyacımız olacak. Bu yeni terim kendi kendini eşleyen molekülleri kapsamayacak. Asıl soru kendi kendini eşleyen moleküllerin seçimi ile biyolojik doğal seçilimin aynı doğal süreç olup olmadıklarıdır. Bence değiller - bu demek değildir ki aralarında benzerlikler yok … benzerlikler tabi ki var.
Bence abiogenez biyolojik evrim ile aynı şey değildir ve kesinlikle “Darwin’in evrimi” (Darwinian evolution) ile aynı şey değildir. Canlılığın ortaya çıkışının alışılmışın dışından bir şey, özelikle de doğaüstü bir güç gerektirmeden kendiliğinden olan bir süreç olduğunu savunuyorum. Diğer taraftan, biyolojik evrimin ilk canlı hücre topluluğunun ortaya çıkışı ile başladığını da savunuyorum.
Bazı bilimadamları hayatının başlangıcını evrimin tanımından ayırmanın saçma olduğunu savunuyorlar. Biri bunu jeoloji çalışıp dünyanının oluşumunu incelememeye benzediğini de önerdi. İddia ettiğine göre dünyanın oluşumu bir jeoloğun çalışmasının bir parçasıdır. Bu yüzden, ona göre dünyanın oluşumunu jeolojiden ayırmak saçmadır. Katılıyorum.
Hayatın başlangıcı biyolojinin bir parçasıdır. Diğer taraftan, biyolojik evrimin bir parçası olmak zorunda değildir. Daha uygun bir benzerlik tabaka tektonikleri ile dünyanın oluşumu arasında kurulabilir. Tabakaların hareketleri bizim dünyanın geçmişini anlamızda çok yardımcı olurlar. Dünyamızın jeolojik hareketlerinin 4.5 milyar yıl once dünyanın oluşumu ile başladığı açıktır. Ama dünyanın yıldızlar arası gazlardan yoğunlaşarak oluşması tabaka tektoniği değildir. Çatlak oluşumu, tabakaların dalma ve batması, tabaka hareketleri, volkanik bölgeler vs. gibi jeolojik olaylar dünya soğuyup üstü katılaşıncaya kadar başlamadılar. Ben de biyolojik evrimi jeolojinin tabaka tektoniğine benzetiyorum. Başlangıç ile bağlantısı var ama aynı şey değiller.
[Bu yazı Laurence A. Moran’ın "Evolution and Abiogenesis" adlı yazısından çevrilmiştir. Yazının aslına http://bioinfo.med.utoronto.ca/Evolution_by_Accident/Evolution_and_Abiogenesis.html adresinden ulaşabilirsiniz.]
Bence biyolojik evrimin biyolojide çok yararlı olduğunu kanıtlamış bilimsel bir tanımı var. Bu tanım (tanım gereği) canlı organizmaların popülasyonlarının varlığını gerektirir. Bu popülasyonların ortaya çıkışından önceki herşey açık bir şekilde önemli olsa da biyolojik evrim değildir. Şimdi, biz biyolojik evrimin bu tanımını canlılığı oluşturan ilk moleküllerin ortaya çıkışını da kapsayacak şekilde genişletebiliriz ama bu çözdüğünden daha çok soruna neden olacaktır. Ve de allellerin fekanslarındaki (görülme sıklığındaki) değişimler ile popülasyonların evrimini açıklayan yeni bir terime ihtiyacımız olacaktır.
Bir de işin politik yönü var. Bir çok insan biyolojik evrime inanmıyor. Onları evrimin, sürecin, gerçek olduğuna inandırmak isterim. Günümüzdeki organizmaların bundan milyarlarca yıl önce yaşamış olan bir ortak atadan evrimleştikleri de net bir bilimsel gerçektir. Bu olgular biyolojik evrimin benim temel olduğuna inandığım kavramlarını da kapsıyorlar. Bu noktada halkı eğitmek için bir şansımız var. Eğer insanlar ilk organizmanın tanrı tarafından yaratıldığına inanmak istiyorlarsa şimdilik bununla yaşayabilirim. Önceliklerimizi belirleyelim. İnsanlara biyolojik evrimi anlatmaya çalışırken onu, bence yanlış bir şekilde, hayatın ortaya çıkışı ile birleştirip kendimizi zora sokmayalım. O strateji daha başlamadan yıkılmıştır.
Bence “evrimin” bir çeşidi olan kimyasal evrim gerçekleşmiştir. Bu süreç ilk canlı hücrelerin oluşumuna katkı sağlamıştır. Kendi kendini eşleyen moleküller arasında bir tür seçilim olmuş olabilir ve moleküllerden bazılarının ortamda zenginleşmesi ile sonuçlaşan rastlantısal olaylar gerçekleşmiş olabilir. Bu iki süreç doğal seçilim ve sürüklenmeyi genetik algoritmaların onları taklit ettiği kadar ancak andırır. Bununla birlikte doğal seçilim (ve sürüklenme) için modern türlere uygulanan daha iyi bir tanımın olması yararlıdır. Bu tanım yararlı olabilmek için canlı organizma popülasyonlarına muhtaçtır. “Doğal seçilimin” tanımını kendi kendini eşleyen molekülleri de kapsayacak şekilde genişletmenin bir yararı yok. Eğer bunu yaparsak benekli güvenin ve Galapagos ispinozunun evriminin mekanizmasını açıklayan yeni bir terime ihtiyacımız olacak. Bu yeni terim kendi kendini eşleyen molekülleri kapsamayacak. Asıl soru kendi kendini eşleyen moleküllerin seçimi ile biyolojik doğal seçilimin aynı doğal süreç olup olmadıklarıdır. Bence değiller - bu demek değildir ki aralarında benzerlikler yok … benzerlikler tabi ki var.
Bence abiogenez biyolojik evrim ile aynı şey değildir ve kesinlikle “Darwin’in evrimi” (Darwinian evolution) ile aynı şey değildir. Canlılığın ortaya çıkışının alışılmışın dışından bir şey, özelikle de doğaüstü bir güç gerektirmeden kendiliğinden olan bir süreç olduğunu savunuyorum. Diğer taraftan, biyolojik evrimin ilk canlı hücre topluluğunun ortaya çıkışı ile başladığını da savunuyorum.
Bazı bilimadamları hayatının başlangıcını evrimin tanımından ayırmanın saçma olduğunu savunuyorlar. Biri bunu jeoloji çalışıp dünyanının oluşumunu incelememeye benzediğini de önerdi. İddia ettiğine göre dünyanın oluşumu bir jeoloğun çalışmasının bir parçasıdır. Bu yüzden, ona göre dünyanın oluşumunu jeolojiden ayırmak saçmadır. Katılıyorum.
Hayatın başlangıcı biyolojinin bir parçasıdır. Diğer taraftan, biyolojik evrimin bir parçası olmak zorunda değildir. Daha uygun bir benzerlik tabaka tektonikleri ile dünyanın oluşumu arasında kurulabilir. Tabakaların hareketleri bizim dünyanın geçmişini anlamızda çok yardımcı olurlar. Dünyamızın jeolojik hareketlerinin 4.5 milyar yıl once dünyanın oluşumu ile başladığı açıktır. Ama dünyanın yıldızlar arası gazlardan yoğunlaşarak oluşması tabaka tektoniği değildir. Çatlak oluşumu, tabakaların dalma ve batması, tabaka hareketleri, volkanik bölgeler vs. gibi jeolojik olaylar dünya soğuyup üstü katılaşıncaya kadar başlamadılar. Ben de biyolojik evrimi jeolojinin tabaka tektoniğine benzetiyorum. Başlangıç ile bağlantısı var ama aynı şey değiller.
[Bu yazı Laurence A. Moran’ın "Evolution and Abiogenesis" adlı yazısından çevrilmiştir. Yazının aslına http://bioinfo.med.utoronto.ca/Evolution_by_Accident/Evolution_and_Abiogenesis.html adresinden ulaşabilirsiniz.]
Similar topics
» Evrim Teorisi Nedir?
» Sıçramalı Evrim
» Birlikte Evrim
» Soylar Arası Evrim
» FOSİLLER VE EVRİM TEORİSİ
» Sıçramalı Evrim
» Birlikte Evrim
» Soylar Arası Evrim
» FOSİLLER VE EVRİM TEORİSİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz