BİLİMSELLİĞİN KRİTERLERİ, BACONCI İLKELER VE EVRİM TEORİSİ
1 sayfadaki 1 sayfası
BİLİMSELLİĞİN KRİTERLERİ, BACONCI İLKELER VE EVRİM TEORİSİ
Evrim Teorisi’nin, kendisinin dışındaki yaklaşımlardan daha doğru olup olmadığını anlamak için, onu, diğer görüşlerden ayırt eden unsurların neler olduğunu iyice tespit etmek gerekmektedir. Evrim Teorisi’nde, kendiliğinden türeyen basit bir canlıdan veya canlılardan diğer bütün canlıların; bir canlı formunun diğerine değişmesi yoluyla oluştuğu savunulmaktadır. Burada altı çizilmesi gerekli nokta, Evrim Teorisi’nin, istisnasız bütün türlerin, başka bir türden oluştuğunu iddia etmesidir. Türlerin tamamen sabit olup hiç değişmedikleri fikri özellikle Linnaeus ve takipçileri tarafından savunulmuştur. Buffon, Linnaeus’un düşündüğünden daha az sayıda kökensel türün başta yaratıldığını, diğer türlerin bu türlerden değişerek oluştuklarını söyledi. Mendel ise melezleşme yoluyla yeni türlerin oluşumunu Evrim Teorisi’nin alternatifi olarak gördü. Evrim Teorisi’ne karşıt fikirleri savunan biyolojinin bu en ünlü isimlerinin görüşlerine karşı, bu teorinin doğruluğunu göstermek için türlerin sabit olmadığını, türlerde bazı değişiklikler bulunduğunu göstermek yetmeyecektir. Fakat bir türden diğerine değişim olurken, kanadı olmayan bir sürüngenin kanadının çıkıp da yeni bir tür oluştuğu veya memeli olmayan bir canlının memeli başka bir türe dönüştüğü gösterilebilirse; Evrim Teorisi’nin diğer görüşlere göre daha üstün olduğu ispatlanabilir. Görüldüğü gibi bir türün içinde farklılıklar olması, hatta birbirine çok yakın iki türün ortak bir atadan veya atalardan melezleşme veya değişim yoluyla oluştuğunun iddia edilmesi; Evrim Teorisi’ni savunanları diğer görüşlerin sahiplerinden ayırt eden özellik değildir. Canlılar dünyasında küçük değişimlerin (mikro mutasyonların) gözlenmesinin Evrim Teorisi’nin delili olduğu söylenemez; ancak bir türden önemli ölçüde farklı bir türe, cinse, familyaya veya takıma geçişi sağlayacak büyük değişimlerin oluştuğu; bunun gerek bir anda gerekse küçük değişimlerin birikmesiyle mümkün olduğu gösterilebilirse, Evrim Teorisi’ni diğer görüşlerden ayırt eden iddialarının delilinin bulunduğu söylenebilir.
Darwin’in hayvan yetiştiricileriyle ilgili gözlemleri Evrim Teorisi’nin ayırt edici bir delilini sunmaz.1 Çünkü hayvan yetiştiricileri, daha çok süt veren bir ineğin veya daha iri bir koyunun nasıl yetiştirildiğini gösterebilmelerine karşın yeni bir hayvan türünün oluşumunu gerçekleştirememişlerdir. Aynı şekilde yeni Darwincilerin üzerinde en çok deney gerçekleştirdikleri sirke sineği (Drosophila) ile ilgili deneylerde de yeni bir cins elde edilememiştir.2
Yeni bir cinsin oluşumuna dair bir gözlemin olmadığını, Evrim Teorisi’nin en önemli teorisyenleri de kabul ederler: Yeni bir cinsin oluşumu uzun tarihsel bir süreci gerektirdiği için, bunun gözlemlenmesinin mümkün olmadığını söylerler.3 Teori adına dile getirilen bu savunma, yeni türlerin veya türlerin altında birleştiği cinslerin, familyaların, takımların oluşumunun gözlemle-nememesinin teoriyi yanlışlamak için yeterli sebep olmadığının dile getirilmesinden öteye geçememektedir. Oysa Evrim Teorisi’nin, Mendel veya Buffon gibi biyologların ileri sürdüğü alternatiflerden daha tutarlı olduğunun iddia edilebilmesi için muhakkak farklı yeni türlerin, cinslerin, familyaların diğer türlerin değişmesi sonucu oluşabildiğine dair delile ihtiyaç vardır. Çünkü Evrim Teorisi’ni, kendisinin dışındaki canlıların orijinine yönelik biyolojik yaklaşımlardan ayırt eden nokta budur. Evrim Teorisi’nin bilimsel kriterlere uyan bir teori olması için, onun yanlışlanamayacağını söylemek yetmez, önemli olan bu teorinin ayırt edici iddialarını doğrulayan olguları göstermektir. “Andromeda galaksisinde zürafalar yaşamaktadır” diye bir önerme kurarsak bu önermeyi de kimse yanlışlayamaz; oysa bu önermenin bilimsel kriterlere uygun olması için yanlışlanamaz olması yetmez, bu önermeyi destekleyecek delillere ihtiyacımız vardır. Bu yüzden, Ernst Mayr’ın, Evrim Teorisi’ni savunmak için; evrimin uzun bir süreçte gerçekleştiği için gözlenemeyeceğini söylemesi, bu teorinin olgusal destekten yoksun olduğunun bir itirafı olarak anlaşılmalıdır.
Charles Darwin, tümüyle Baconcı ilkelere bağlı bir şekilde çalışmalarını gerçekleştirdiğini söylemiştir.4 Baconcı ilkelere göre bilimsel metot tümevarıma dayanmalıdır; tikel bir veya birkaç olgudan tümevarmakta acele edilmemelidir. Tikel olguların bir araya getirilmesi ile aşamalı bir şekilde tümevarıma ulaşılmalıdır. Darwin’in açıklamaları, bilgi teorisinde (epistemolojisinde) ve bilimsel metodolojisinde olgusallığı ve tümevarımı benimsediğini göstermektedir, Baconcı ilkeleri takip ettiğini söyleyerek de bu seçimini göstermiştir. Oysa yeni bir cinsin oluştuğuna dair tek bir gözlem bile mevcut olmaması, Darwinci yaklaşımı zora sokmaktadır. Halbuki Baconcı metodun doğru uygulaması için birçok farklı türün ve cinsin evrim ile oluştuğu gözlendikten sonra, bu gözlemlerden hareketle bütün türlerin evrimleştikleri söylenebilir. Tür içi varyasyonların varlığı veya birbirlerine yakın türlerin ortak atadan oluştukları ve birbirlerine değiştikleri; Evrim Teorisi’ni kabul etmeyen birçok düşünürün de benimsediği olgulardır. Birçok teist, Kutsal Metinler açısından da bu fikre sıcak bakabilir. Üç tektanrılı dinde de bütün insan ırklarının beyazı, siyahı, pigmesi, kızılderilisi ile tek bir çiftten (Adem ile Havva) yaratıldığı görüşü hâkimdir. Kuran’da, Nuh’tan sonraki insanların bedenen daha gelişmiş olduğu geçmektedir (7 Araf Suresi 69); bu da insan türünün ilk çiftten sonra sınırlı da olsa bir değişim geçirdiği fikrine dinlerin yabancı olmadığını gösterir.
Evrim Teorisi’nin, türlerin özel yaratılışına veya kökensel türlerden (cinslerden, familyalardan) diğer türlerin yaratıldığı fikrine karşı olgusal destek sağlaması için mutlaka bir cinsten, familyadan veya takımdan diğerine dönüşümü gösterebilmesi gerekir. Olguculuğa dayanan bir bilgi anlayışı bu tip bir sürecin gözlemlenmesini, Baconcı ilkeler ise gözlenen süreçlerin çeşitliliğini ve tümevarım metodunun naif bir şekilde uygulanmamasını gerektirir. Oysa Ernst Mayr gibi en ünlü evrimcilerin belirttiği gibi bu sürecin gözlemlenmesi mümkün değilse, olgusalcı ve tümevarımcı bir bilimsel metot ve bilgi teorisi açısından Evrim Teorisi’nin gerekli desteği olmadığı söylenmelidir. Evrim Teorisi’ni doğrulayan (verification) olgular mevcut değildir, bu yüzden hiçbir tikel doğrulaması olmayan bu teorinin, birçok tikel önermeden tümevarıma ulaşmayı tavsiye eden Baconcı metodoloji açısından bilimselliğin kriterlerini karşılaması mümkün değildir.
Darwin’in hayvan yetiştiricileriyle ilgili gözlemleri Evrim Teorisi’nin ayırt edici bir delilini sunmaz.1 Çünkü hayvan yetiştiricileri, daha çok süt veren bir ineğin veya daha iri bir koyunun nasıl yetiştirildiğini gösterebilmelerine karşın yeni bir hayvan türünün oluşumunu gerçekleştirememişlerdir. Aynı şekilde yeni Darwincilerin üzerinde en çok deney gerçekleştirdikleri sirke sineği (Drosophila) ile ilgili deneylerde de yeni bir cins elde edilememiştir.2
Yeni bir cinsin oluşumuna dair bir gözlemin olmadığını, Evrim Teorisi’nin en önemli teorisyenleri de kabul ederler: Yeni bir cinsin oluşumu uzun tarihsel bir süreci gerektirdiği için, bunun gözlemlenmesinin mümkün olmadığını söylerler.3 Teori adına dile getirilen bu savunma, yeni türlerin veya türlerin altında birleştiği cinslerin, familyaların, takımların oluşumunun gözlemle-nememesinin teoriyi yanlışlamak için yeterli sebep olmadığının dile getirilmesinden öteye geçememektedir. Oysa Evrim Teorisi’nin, Mendel veya Buffon gibi biyologların ileri sürdüğü alternatiflerden daha tutarlı olduğunun iddia edilebilmesi için muhakkak farklı yeni türlerin, cinslerin, familyaların diğer türlerin değişmesi sonucu oluşabildiğine dair delile ihtiyaç vardır. Çünkü Evrim Teorisi’ni, kendisinin dışındaki canlıların orijinine yönelik biyolojik yaklaşımlardan ayırt eden nokta budur. Evrim Teorisi’nin bilimsel kriterlere uyan bir teori olması için, onun yanlışlanamayacağını söylemek yetmez, önemli olan bu teorinin ayırt edici iddialarını doğrulayan olguları göstermektir. “Andromeda galaksisinde zürafalar yaşamaktadır” diye bir önerme kurarsak bu önermeyi de kimse yanlışlayamaz; oysa bu önermenin bilimsel kriterlere uygun olması için yanlışlanamaz olması yetmez, bu önermeyi destekleyecek delillere ihtiyacımız vardır. Bu yüzden, Ernst Mayr’ın, Evrim Teorisi’ni savunmak için; evrimin uzun bir süreçte gerçekleştiği için gözlenemeyeceğini söylemesi, bu teorinin olgusal destekten yoksun olduğunun bir itirafı olarak anlaşılmalıdır.
Charles Darwin, tümüyle Baconcı ilkelere bağlı bir şekilde çalışmalarını gerçekleştirdiğini söylemiştir.4 Baconcı ilkelere göre bilimsel metot tümevarıma dayanmalıdır; tikel bir veya birkaç olgudan tümevarmakta acele edilmemelidir. Tikel olguların bir araya getirilmesi ile aşamalı bir şekilde tümevarıma ulaşılmalıdır. Darwin’in açıklamaları, bilgi teorisinde (epistemolojisinde) ve bilimsel metodolojisinde olgusallığı ve tümevarımı benimsediğini göstermektedir, Baconcı ilkeleri takip ettiğini söyleyerek de bu seçimini göstermiştir. Oysa yeni bir cinsin oluştuğuna dair tek bir gözlem bile mevcut olmaması, Darwinci yaklaşımı zora sokmaktadır. Halbuki Baconcı metodun doğru uygulaması için birçok farklı türün ve cinsin evrim ile oluştuğu gözlendikten sonra, bu gözlemlerden hareketle bütün türlerin evrimleştikleri söylenebilir. Tür içi varyasyonların varlığı veya birbirlerine yakın türlerin ortak atadan oluştukları ve birbirlerine değiştikleri; Evrim Teorisi’ni kabul etmeyen birçok düşünürün de benimsediği olgulardır. Birçok teist, Kutsal Metinler açısından da bu fikre sıcak bakabilir. Üç tektanrılı dinde de bütün insan ırklarının beyazı, siyahı, pigmesi, kızılderilisi ile tek bir çiftten (Adem ile Havva) yaratıldığı görüşü hâkimdir. Kuran’da, Nuh’tan sonraki insanların bedenen daha gelişmiş olduğu geçmektedir (7 Araf Suresi 69); bu da insan türünün ilk çiftten sonra sınırlı da olsa bir değişim geçirdiği fikrine dinlerin yabancı olmadığını gösterir.
Evrim Teorisi’nin, türlerin özel yaratılışına veya kökensel türlerden (cinslerden, familyalardan) diğer türlerin yaratıldığı fikrine karşı olgusal destek sağlaması için mutlaka bir cinsten, familyadan veya takımdan diğerine dönüşümü gösterebilmesi gerekir. Olguculuğa dayanan bir bilgi anlayışı bu tip bir sürecin gözlemlenmesini, Baconcı ilkeler ise gözlenen süreçlerin çeşitliliğini ve tümevarım metodunun naif bir şekilde uygulanmamasını gerektirir. Oysa Ernst Mayr gibi en ünlü evrimcilerin belirttiği gibi bu sürecin gözlemlenmesi mümkün değilse, olgusalcı ve tümevarımcı bir bilimsel metot ve bilgi teorisi açısından Evrim Teorisi’nin gerekli desteği olmadığı söylenmelidir. Evrim Teorisi’ni doğrulayan (verification) olgular mevcut değildir, bu yüzden hiçbir tikel doğrulaması olmayan bu teorinin, birçok tikel önermeden tümevarıma ulaşmayı tavsiye eden Baconcı metodoloji açısından bilimselliğin kriterlerini karşılaması mümkün değildir.
Similar topics
» YANLIŞLAMACILIK VE EVRİM TEORİSİ
» Evrim Teorisi Nedir?
» FOSİLLER VE EVRİM TEORİSİ
» ÖNGÖRÜ VE EVRİM TEORİSİ
» EVRİM TEORİSİ’NE İNANANLARIN SINIFLANDIRILMASI
» Evrim Teorisi Nedir?
» FOSİLLER VE EVRİM TEORİSİ
» ÖNGÖRÜ VE EVRİM TEORİSİ
» EVRİM TEORİSİ’NE İNANANLARIN SINIFLANDIRILMASI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz